Fanatiklik Hakkında


  Bu yazıyı yayınlayıp yayınlamama konusunda uzunca bir süre tereddüt yaşadım. Ancak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki gündelik yaşamda sık sık karşılaştığım bu sorunu birileriyle paylaşmam gerekiyordu. Bu blog gönderisinde, toplumumuzda salgın hastalık gibi yayılmış, artık tamamen normal karşılanan bir sorunu açıklamaya çalışacağım.

  Takım tutmak toplumumuzun olmazsa olmazlarından. Bir takım tutup fanatikliğini yapanların sayısı son derece fazla. Çoğumuz günlük hayatın baskısından ve yaşadığımız yenilgilerin etkisinden kurtulmak için takımımızın zaferlerini sahiplenmeye alıştık. Bunun yanında, bazılarınızın ara sıra "keşke bu fanatiklik spor takımlarıyla sınırlı kalsa" diye düşündüğünüzü umuyorum.

  Fanatiklik basit bir olgu olmaktan çıkalı çok uzun zaman geçti. Sosyal hayatımızda, hakkında "dik kafalı" , "cahil" , "değişime kapalı" tanımlamalarına başvurduğumuz pek çok insanın aslında fanatikliklerinin kurbanı olduklarını düşünüyorum.


  Hepimiz bir sosyal ağı, bir internet sitesini, bir gazeteyi veya bir partiyi körü körüne savunan birilerine rastlamışızdır. Gazete okumak, parti seçmek, sevdiğimiz internet sitelerini favorilere eklemek hoş şeylerdir. Ama gazete tutmak, parti tutmak, internet sitesi tutmak ruhsal bir bozukluğun habercisidir. Fanatiklik, aslında kendi varlığını bir şeylere dayandırmakla hemen hemen aynı şey. Toplumumuzda çoğu kişi birey olarak tek başına var olabileceğine inanmıyor. Kendini tüm diğer varlıklardan bağımsız olarak var kabul edemiyor. Bu nedenle herkes, kendi varlığını dayandırabileceği bir şeyler arıyor. Takımı yenilirse kendini yenilmiş sayıyor, takımı yenince kendini yenmiş sayıyor. Takımının onuruna saldıranı, kendi onuruna saldırmış sayıyor.

  Bazı insanlar vardır, kesinlikle bir şeyler tartışılamaz. Sevdiği bir hizmeti, katıldığı bir görüşü eleştirmek istediğinizde bu insanlar onlara saldırıyormuşsunuz gibi tepki verir. Bana göre bu tamamen fanatikliğe dayanıyor. Bu kişiler kendi varlıklarını, katıldıkları her görüşe, sevdikleri her firmaya dayandırıyor. O görüşler ne kadar doğruysa, o firmalar ne kadar başarılıysa, kendilerini o kadar var hissediyorlar. Siz bu görüşlerden birini eleştirmek istediğinizde ise bu, o kişilerin varlığını eleştirmek anlamına geliyor. Varlığını eleştirdiğinizi hisseden bu kişiler de doğal olarak onlara saldırdığınızı düşünüyor. Böyle kişilere "Bence o görüş yanlış" dediğinizde, "Bence senin varoluşun önemsiz" demiş gibi tepki görüyorsunuz.

  Peki neden bu fanatiklik? Varlığımızı neden bir şeylere dayandırmamız gereksin? Bunu hem toplumsal, hem de bireysel açıdan cevaplamak istiyorum:

1-Bireysel sebeplerle fanatiklik

  Bir bebeğin bilinci, anne karnında oluşmaya başlar. Bebekliğin ne kadar olduğu hakkında kesin bilgim olmayan bir süresince bebek, varlığını annesine dayandırır. Bunda da haklıdır çünkü doğuma kadar resmen annesinin bir parçasıdır. Doğumdan sonra da bebeğin beslenmesi gibi en yaşamsal ihtiyaçlarını giderebilmesi annesine bağlıdır. Bebeğin varlığı, annesinin varlığına bağlıdır. Bebek geliştikçe bir takım minik hayal kırıklıklarıyla, kendi varlığını annesinin varlığına dayandırmayı bırakmaya, kendini tek, ayrı bir varlık olarak görmeye başlar ve sağlıklı bir birey oluşur. Eğer bu hayal kırıklığı, gerektiğinden erken veya geç yaşanırsa (bebeğin sütten erken veya geç kesilmesi gibi) bebek kendi bağımsız varlığının bilincine ulaşamaz. Yetişkin bir birey olduğunda bile, kendi varlığını dayandırabileceği başka varlıklara ihtiyaç duyar.

1-Toplumsal sebeplerle fanatiklik

  Toplumsal kimliğimiz hayatımız boyunca bir parçamızdır.  Toplum olarak yaşadığımız büyük sorunlar, toplumca güçsüz düştüğümüz durumlar, bazı ruhsal sorunlar yaşamamıza sebep olabilir. Özellikle yaşanan ortak zorluklar sırasında, toplumsal kimliğin bireysel olanın önüne geçtiği zamanlarda, fanatizm psikolojisine en uygun koşullar ortaya çıkar.[1] Özellikle, toplumsal alanda yaşanıp, yası tam olarak tutulamayan olaylar, toplumsal kimliğin öne çıkmasına sebep olur(Şehit haberleri gibi, toplumu yasa boğan durumlarda medyanın hızla gündemi değiştirmesini örnek verebiliriz sanırım). Bu tür olaylar belli bir süre sonra, sanki dün yaşanmış gibi canlı hisler beslememize sebep olabilir. Zaman Çökmesi[2] adı verilen bu durum, toplumsal kimliğin tamamen ön plana çıkmasına sebep olur.

  “Büyük-grup gerilemesi” denilen şey, aslında insanların psikolojik olarak zorlandıklarında, baş edebilmek için, çocuklukları boyunca geçtikleri gelişim basamaklarına geri dönmeleri olgusunun büyük gruplar için kavramsallaştırılmasından ibarettir. Gerileme içindeki gruplar belli bir süre için daha önceden çok iyi bildikleri güvenli bir limana sığınma ihtiyacı içindedirler.[3] Büyük grup gerilemesi, toplumda ruhsal bozukluk derecesinde bir fanatikliğe sebep olabilir.


  Sebebi her ne olursa olsun, fanatikliği gerçekten ciddi bir rahatsızlık olarak görüyorum. Neyle karşı karşıya olduğunuzu bildiğinizde, bu sorunu daha ciddiye alacağınızdan eminim. Yazdığım bu yazı umarım hem kendi fanatikliğinizin önüne geçmenize, hem de çevrenizdekileri bilinçlendirmenize katkı sağlar.



  Bu blog yazısının toplumsal bir uyanış başlatması elbette mümkün değil. Ancak bir uyanış olacaksa, bu konudaki yazıların artması gerçekten ökatkı sağlayacaktır. Ayrıca konu hakkında kendi görüşlerinizi buradan veya başka platformlardan belirtmekten lütfen çekinmeyin.




Alıntılar:

[1] Prof.Dr.Erol Göka, Topluluk Psikolojisinde Fanatizm, Aktüel Psikoloji

[2] Vamık D. Volkan, Blood Lines: From Ethnic Pride to Ethnic Cleansing, Westview Press, Colorado, 1997, ss. 36-81. 

[3]  Prof.Dr.Erol Göka, Topluluk Psikolojisinde Fanatizm, Aktüel Psikoloji



Sonraki

0 yorum:

Yorum Yap

Yorumlar

Şunlar da ilginizi çekebilir:

Ara

Reklam